ZEPLİNDEN ZEYNEP’E
Döndü Polat
Uzun zaman oldu yollarımız çakışalı. Ne zamanlar ne olmazlar atlattık seninle. Şimdi sona doğru yol almışken değişimin güçlü sancısını görmek benim için çok ama çok iyi, senin için ise ne kadar zor olduğunu görmek mümkün…
İnsan başkalarındaki değişimi fark ederken kendi değişimine kör sağır kalıyor. Oysa içinde bulunduğun ciddi bir değişim, hayatın farklı bir yanını keşfediyorsun.
Öncelikle prensesler gibi büyümüş güzel bir genç kızsın. Bu büyüme sürecinde hayatın hiçbir zorluğunu görmemişsin. Belki evin tek gülü olman, anne babanın göz bebeği olman hayat ve zorluk kısmını hiç barındırmamış senin bünyende.
Başka bireylerin lüks gördükleri senin için normal bir yaşam biçimi aslında…
Seninle ilk tanıştığımızda fark etmiştim çalışma alışkanlığının ve hayat disiplininin olmadığını fakat ilk fark ettiklerimden biri de zihninin kültürel zenginliği idi. Örneğin tütsüler, ülkeler, ülkelerin kültürleri… İnanç sistemleri “deizm” üstüne az konuşmadık. Farklı kelimeler, bazılarını ilk defa senden duyduğum doğrudur.
Konu sosyalleşmeye gelince kendi ortamın içinde aslında fena değildin. Asıl değişimin başladığı yer çocukluğundan beri bir arada olduğun grupla yollarını ayırman ile gerçekleşmeye başladı diyebiliriz. Çünkü çocukluğundan beri içinde var olduğun grup ile aynı tarz düşünüyor, aynı tarz yaşıyor, aynı pencereden bakıyor, aynı gökyüzünü görüyordun… bu gruptan ayrılmadın fakat zorunluluklar seni dünya da farklı renklerin, hayatların, hayallerin olduğunu gösterdiğinde çok şaşırmıştın. İlk ve en önemli şokunu da orada yaşamıştın.
Dokuzuncu sınıfta okul kantininde alışveriş yapabilmen için en az iki hafta uğraştık. Üzerine iyi senaryolar geliştirdik. Birde sınıf arkadaşlarının kalem kutuna verdiğin paraya gösterdikleri tepki seni çok ama çok şaşırtmıştı. Eminim onları da senin o parayı nasıl o kalem kutuya verdiğin şaşırtmıştır. Sonra yollarımızı ayırmamıza rağmen başka vesilelerle yine bir aradayız.
Bana sorarsan 11. Sınıfın başından bu yana çalışma, iç disiplin ve zihnini doğru kanalize edebilmek için güzel ilerleme kaydettik.
Yeterli mi hocam sizce diyeceksin.
Yetmediğini sen de biliyorsun.
Beceri bir meyve gibi meyvenin olgunlaşması için yeterince zamana, güneşe suya ve gıdaya ihtiyaç hissediliyor ise insan zihninin gelişmesi için de zamana, disipline, motivasyona, yapabilirim hissine ve gerçekten istemeye ihtiyacı var.
Tam bu noktada birçok buluşma da söylediğim gibi; İnsan ne istediğini bilmiyorsa bir yabancıyla yolculuk ediyor gibidir aslında senin sorunun da tam olarak bu ne istediğini tam olarak bilmiyorsun ama bunu bilmeme nedenine baktığımızda aslında kendini de çok tanıdığını söyleyemeyiz. Şimdi geldiğin nokta kendini fark etmeye başlaman…
Bu korkutucu bir durum değil. Korkuttuğunun farkındayım ama korkutmasın.
Elinden geleni yaptığında geliştiğini, değiştiğini kendin göreceksin. Ayrıca dün akşam görüşmemizde hayal dünyasında mı yaşıyorum acaba demiştin. İnsan hayalini kurduklarını gerçekleştirebilir. Sen hayalini kurup çok ama çok istemelisin ki zihnin onu gerçekleştirmek için çaba sarfetsin. Bunun için gerekli olan temel güç ise sabır.
Seni korkutan bir diğer şey ise bir şeyleri iyi yapmaya başlamanın yakından uzak çevrene doğru senden beklenileni artırmaları. Aslında bu tüm sınav öğrencilerinin genel yükü bu durum. Sınava hazırlanan birey için süreç zaten zor ve karmaşık, biz çevrenizdekiler beklentilerimizi dile getirdikçe bu yük bir kat daha, eleştiri de bulundukça bir kat daha, çalış dedikçe bir kat daha artıyor ve bu yük çekilmez bir hayat ve stres oluşturuyor.
Ne yapıyoruz.
Kulaklarımızı sadece bizi anlayan ve gerçekten değer verenler için açıyoruz. Onların söylediklerini önemsiyoruz.
Unutma bir hayalimiz var. Çok istediğimiz. Gerçekleştirmek için gücümüzün yeteceği bir hayalimiz.
Eylül, sen ve ben sıcak sular, güzel bir Akdeniz esintisi, güneş ve mavi bir gökyüzü…
Müzik önerisi: https://youtu.be/scaLtm2FhSk
Comments