Zamanın Büküldüğü Eşikler: İlker Selman Romanlarında Bilim, Bellek ve Beden
- Kafekültür Yayıncılık
- 11 Ağu
- 4 dakikada okunur

Türk edebiyatında bilimkurgu, uzun yıllar boyunca dar bir alanın, birkaç cesur kalemin yürüdüğü bir patika oldu. Bu patikada, hem genç okurun hayal gücüne hem de yetişkin okurun düşünsel derinliğine seslenebilen yazar sayısı azdır. İlker Selman, işte bu az sayıdaki isimden biri olarak, romanlarında zamanı büküp belleği yeniden inşa eden, bilimi yalnızca bir tema değil, aynı zamanda bir varoluş meselesi haline getiren bir yazar.
Onun kaleminde teknoloji, tarih kadar kadim; ekoloji, bilim kadar stratejik; beden, toplum kadar karmaşık bir alandır. “Vordonisi”nin dalgaları arasında geçmişle yüzleşir, “Khora”nın topraklarında doğanın ikinci şansını arar, “Ribozom”un mikroskobik evreninde ise hücrelerimizin sakladığı hikâyelerle tanışırız. Selman’ın romanları, tür sınırlarını aşan, edebi ve düşünsel düzlemleri buluşturan birer keşif yolculuğudur.
Bir Yazar, Üç Dünya, Tek Mesele
İlker Selman, son yıllarda Türk edebiyatında özellikle gençlik ve bilimkurgu türünde
açtığı özgün yolculukla dikkat çeken bir yazar. Onun kaleminde bilim yalnızca bir araç
değil, aynı zamanda bir bellektir; zaman yalnızca geçip giden değil, bükülebilen bir
hakikattir; karakterler ise yalnızca kurgu değil, yaşadıkları toplumun bilinçaltından
süzülen temsillerdir. "Vordonisi", "Khora"; ve "Ribozom"; gibi serileriyle Selman, okura
hem bir anlatı deneyimi hem de bir düşünsel keşif alanı sunar.
Bu yazıda İlker Selman’ın romanlarını, bilimkurgu ile tarih, ekoloji ile etik,
biyoteknoloji ile birey arasındaki çetin gerilimlerde nasıl kurduğunu, tematik
yoğunlukla ve edebi derinlikle tartışacağız.
Vordonisi: Zamanda Yara Açmak
“Vordonisi”, yalnızca batık bir adanın yeniden yükselmesi değil, aynı zamanda
bastırılmış olanın, unutulmuş geçmişin su yüzüne çıkmasıdır. Romanın iki cildi, klasik
anlamda bir gençlik anlatısından yola çıkar, ancak çok geçmeden bizi bir Bizans
freskinin içine çeker.
Heybeliada’nın tanıdık taşlarında dolaşan kahramanlar, bir şimşekle bin yıl geriye
savrulur. Bu dönüşüm, Selman’ın zaman kavramına yaklaşımını da ortaya koyar.
Zaman onun için düz bir çizgi değil, dairesel bir akıştır; Einstein’ın bükülmüş uzay-
zaman teorisi burada hem bir metafor hem de olay örgüsünü taşıyan temel direk olur.
Karakterlerimizin Bizans dönemine taşınması, aslında belleğin bedene sirayet
etmesidir. Adalı gençler, geçmişin yargılayıcı gözleriyle karşı karşıya gelirken, aynı
zamanda kendi kültürel köklerini sorgular. Kadim Rumca isimler, karakterlerin
geçmişle özdeşleşmesi kadar, kimliğin yeniden inşasıdır.
Selman’ın en güçlü yönlerinden biri de kadın karakterlerini edilgen nesnelerden özerk
özneler haline getirmesidir. Candan’ın liderliği, Meral’in sezgisel gücü ve Sevil’in iç
görüsü, adeta romanın ahlaki pusulasını belirler. “Vordonisi”, bir macera anlatısı gibi
başlasa da, sonunda okuruna şu soruyu sordurur: Geçmişe ait olan ne zaman biter,
ne zaman yeniden başlar?
Khora: Genetiğin Eşiğinde Bir Utopia
“Khora” serisi, bilimkurgu edebiyatının ekolojik damarını besleyen nadir Türkçe
metinlerden biridir. Tatolya adında, doğayla uyumlu bir düzen kurmaya çalışan bir
toplumun hikâyesini okuruz. Ancak bu düzen, teknolojik yetkinlik kadar etik kararlara
da muhtaçtır.
Khora evreninde, genetik mühendisliğin yarattığı “ototrof” canlılar aracılığıyla
sürdürülebilir bir yaşam hedeflenir. Burada İlker Selman, doğanın kendi döngüselliğini
taklit eden bir bilim tasavvuru geliştirir. Fakat bu ütopya, yalnızca dış tehditlerle değil,
insan doğasının açgözlülüğüyle de sınanır. Tatolya'nın iç çatışmaları, teknolojik
gelişmenin daima insan eliyle sınırlandığını gösterir.
Dil ve doğa arasında kurulan bağ da önemlidir. “Khora”, Yunanca’da "boşluk" ya da
"mekân" anlamına gelir. Bu, romanın doğayla kurduğu ilişkinin metaforudur: Yer
kaplayan, ama içi potansiyelle dolu bir boşluk. Selman bu seride doğa bilimleri ile
felsefeyi iç içe geçirir. Ekolojik felaket sonrası doğaya dönmek, aynı zamanda insanın
kendi ontolojik boşluğunu doldurma çabasıdır.
Ribozom: Hücrenin İçinden Hikâyeye
İlker Selman’ın en bilimsel serisi belki de “Ribozom”dur. Adını hücredeki protein
sentezinden sorumlu organelden alan bu seri, DNA, genetik hafıza, kimlik ve
biyoteknoloji gibi ileri bilim konularını romanlaştırır. Burada hikâye artık bireyin
bedeninde yaşanır; karakterler yalnızca olaylara değil, kendi hücrelerine de tanıklık
eder.
“Ribozom: Döngüye Düşen Gölge”, bir DNA kartı aracılığıyla geçmişte yaşanmış
olayların yeniden görüntülenmesini konu alır. Bu kurgu, belleğin artık yalnızca
zihinsel değil, genetik bir fenomen olduğunu savlar. Seri ilerledikçe, bilginin etik
boyutu ve bilimin sınır tanımayan tutkusu ana mesele haline gelir. “Gümüşkaya” ve
“İçimdeki Ateş” gibi devam kitaplarında, Selman’ın karakterleri artık bilim insanı değil,
adeta modern zaman kahramanlarıdır: Bilim ve vicdan arasında ezilen birer figür.
“Ribozom”, genç okura yönelik yazılsa da, içerdiği bilimsel doğruluk ve kuramsal
temel, onu her yaş grubuna hitap eden nadir eserlerden biri yapar. Roman yalnızca
teknolojiyi değil, bilginin nasıl kullanıldığına dair derin bir etik tartışma da içerir.

Temalar Arasında Köprüler: Zaman, Doğa ve Bilgi
Üç seri farklı zamanlarda, farklı teknolojilerle ve farklı karakterlerle yazılmış gibi
görünse de, Selman’ın yazarlık bilinci onları birbirine bağlar. Ortak temaları şu şekilde
özetleyebiliriz:
Zaman: Vordonisi’de bükülür, Khora’da yavaşlar, Ribozom’da genetik belleğe
dönüşür.
Doğa: Vordonisi’de mitolojik bir manzara, Khora’da ekolojik bir ütopya, Ribozom’da
biyolojik bir gerçekliktir.
Bilgi: Tüm romanlarda bilgi hem bir kurtuluş hem bir tehdit unsuru olarak yer alır.
Bilgiye ulaşmak kolaylaşsa da, onu nasıl kullandığımız asıl meseledir.
Selman, bu temaları işlemede ne yalnızca didaktik olur, ne de salt macera
peşindedir. Onun amacı, düşünmeye teşvik eden ama duygusal bağ kurmayı da
ihmal etmeyen romanlar yazmaktır. Bu sebeple eserleri yalnızca gençler için değil,
yetişkinler için de güçlü bir okuma deneyimi sunar.
Türk Bilimkurgusunda Bir İzlek Kurmak
İlker Selman’ın romanları, yalnızca edebi bir başarı değil, aynı zamanda kültürel bir
katkıdır. Türkiye’de bilimkurgu, hâlâ hak ettiği ilgiyi görmemişken, Selman hem anlatı
biçimiyle hem de tema seçimiyle bu alanı derinleştirmiştir.
“Vordonisi” ile tarihle, “Khora” ile doğayla, “Ribozom” ile bilimle kurduğu bağ, bize
gösteriyor ki İlker Selman’ın edebiyatı bir köprü edebiyatıdır. Bilgiyle duyguyu,
geçmişle geleceği, bireyle toplumu birbirine bağlayan bir köprü.
Bu köprüden geçmek isteyen her okur, kendini bambaşka bir ufukta bulacaktır.
GÜLENDAM SİR SOKULLU
#ilkerselman #vordonisi #khora #ribozom #bilimkurgu #fantastik #türkfantastik #türkbilimkurgu #roman #yeniroman #kitapönerisi #kitaptavsiyesi #okudumbitti #kütüphane #kitapkurdu #kitapsever #kitaplar #kitapokumak #kitapönerileri #kitapöner #okumakgüzeldir #okumahalleri #edebiyat #türkedebiyatı #okumasevgisi #okumakşart #yazar #kitapalıntısı #bookstagramturkey #kafekültür




Yorumlar