top of page

Kitaplarla Konuşan Yazar EMİNE EBRU

KÜTÜPHANE HAFTASI'NDA KİTAPLARLA KONUŞAN YAZAR EMİNE EBRU İLE SÖYLEŞİ


Kütüphaneler, sadece kitapların değil; sessizlikte yankılanan fikirlerin, geçmişin hafızasının ve geleceğin hayal gücünün de evi. Her yıl Kütüphane Haftası’nda bu sessiz ve derin evrene biraz daha kulak veriyoruz. Bu yıl konuğumuz, hem bir kütüphaneci hem de üretken bir yazar kimliğiyle dikkat çeken Emine Ebru. Onunla, kitaplarla geçen yıllarını, yazarlık serüvenini, “Kütüphane Sözlüğü” gibi özgün çalışmalarını ve kütüphanelere dair derin düşüncelerini konuştuk. Mizahla bezeli, içten ve bir o kadar da düşündürücü cevaplarıyla bu söyleşi, kütüphanelerin yaşayan bir organizma olduğunu bizlere bir kez daha hatırlatıyor.



“Kütüphane Sözlüğü” fikri nasıl ortaya çıktı?


Sözlükler iletişimi hızlandırır ve bize zaman kazandırır. Yani evrendeki en değerli şeyi verir bize. Bir sözcüğün anlamı, bir dilin başka dillerdeki karşılıklarını veren bu eserler aslında hepimizin başucu kitabı değil de nedir?

Kütüphane Sözlüğü'nü yazarken hangi kaynaklardan ve deneyimlerinizden faydalandınız?


Sadece biz kütüphanecilerin bildiği gizli ve kutsal bir kitabımız var desem, şaka tabii ki… Sözlükte yer alanlar kütüphane ortamında kullandığımız ve bildiğimiz şeylerdi zaten. Biraz da araştırma ve okumayla bu sözlük ortaya çıktı.

Kütüphanecilik mesleği yazar kimliğinizi nasıl etkiledi?


O kadar kitabın arasında kalınca onlarla konuşmaya başladım, sonuç böyle oldu. En önemlisi de onların bana fısıldıyor olmasıydı, yaz emri kitaplardan geldi yani.

Kütüphaneler sizin için sadece kitapların toplandığı bir yer mi, yoksa yaşayan bir organizma mı?


Benimle konuştuklarına göre yaşıyor olmalarından başka seçenek kalmıyor.

Kendi yazarlık serüveninizde kütüphanelerin nasıl bir yeri var?


Doldurulamaz bir yeri var ve asında tüm insanlar için böyle ama bunun farkında olanların azınlıkta olduğu da çok açık. Kütüphanesiz bir yazar düşünemiyorum.

Tamamen bir kütüphane etrafında geçen bir roman yazmayı düşündünüz mü?


Sanırım hayır. Kütüphanede sürekli alçak sesle konuşulurken aksiyon da zor olur. Yine de bu konuyu tekrar düşüneceğim.

Dijital kütüphaneler ve e-kitaplar, geleneksel kütüphaneleri nasıl etkiliyor?


Dijital kütüphaneler ve e-kitaplar güncel “ay zamanım yok” bahanesini bertaraf etme şansına sahip gibi görünseler de geleneksel kütüphanelerin acınası kaderinden daha fazlasına sahip değiller.

Siz fiziksel kitaplarla dolu bir kütüphane ile tamamen dijital bir arşiv arasında seçim yapmak zorunda kalsanız hangisini tercih ederdiniz?


Elbette fiziksel olanını. Hatta İskenderiye veya Bergama kütüphanelerinden birinde çalışmayı isterdim, olmadı Ninova kütüphanesinde kil tablet dizerdim. O kokuyu almak, o dokuyu hissetmek lazım ya da yaşlılık aylığı bağlanma zamanım geldiği için böyle düşünüyorum.

Türkiye’de okuma alışkanlıklarını nasıl değerlendiriyorsunuz?


Okumuyorlar diye insanlara kızmak kolay da çocukluğumuzda renkli ekranlarla zaman öldürmek gibi bir alternatif olsaydı hiçbirimiz kitap okumazdık. Biz bir nebze şanslı nesiliz ama okuma alışkanlığı olmayan yeni bir nesli yaratmak da bizim eserimizdi.

Kütüphaneler bu alışkanlıkların gelişiminde nasıl bir rol oynamalı?


Kütüphaneler bu alışkanlığın gelişeceği değil ulaşacağı son noktadır.

En çok hangi tür kitaplar ödünç alınıyor, gözlemleriniz neler?


Ayda birkaç tane falan ödünç alınıyordur herhalde. İstatistiksel bir örnek kütle oluşturacak kadar değil yani. Kütüphaneye gelenler test çözen öğrenciler, ya da bilgisayarlarıyla baş başa oturan başkaları. Sessiz olduğu için geliyorlar.


Şiir, deneme, öykü ve sinema yazarlığı yapıyorsunuz. Bu türler arasında geçiş yapmak sizin için nasıl bir deneyim?


Geçiş yaptıktan sonra bir hafta kendime gelemiyorum. Lisanını bilmediğin başka bir ülkede uyanmak gibi.



Kendinizi en yakın hissettiğiniz tür hangisi?


Hiç dallanıp budaklandırmadan “öykü “desem olur herhalde.

Sinema ve edebiyat ilişkisi hakkında ne düşünüyorsunuz?


Penguenler ve kutup ayıları kadar ilişkililer. İkisi de kutup canlısı ama aynı kutupta değiller. Yine de bir olmazsa öbürünün de sonu yakın demektir.

Sizi en çok etkileyen ya da en fazla emek verdiğiniz kitabınız hangisi?


Yolculuk. O hikâyeden çıkamıyorum ve devamı olan ikinci kitap da bitti sayılır. Hatta üçüncü de… Neyse, o biraz daha farklı olacak.

Okuyucularınızın geri dönüşleri yazım sürecinizi etkiliyor mu?


Evet dersem geri dönüşleri artar inşallah.

Kitaplarınızın insanlarda nasıl bir iz bırakmasını istersiniz?


Daha çok okunması için çevrelerine tavsiyede bulunacakları kadar derin izler.

Şu an üzerinde çalıştığınız yeni bir eser var mı?


Sanırım bunun cevabını birkaç soru öncesinde tırnak içinde vermiş bulundum.

Eğer imkânınız olsaydı, hangi konuyu anlatan bir kitap yazmak isterdiniz?


Başarılı bir soygun, ama M.Ö. 368 tarihinde geçiyor. Böyle bir projem var. Gelecek nesillere antik çağları da aktarmak lazım, kitap okuma alışkanlığı edinirlerse tabii!

Yazarlık dışında başka sanat dallarına ilginiz var mı?


Mutfakta iyiyimdir mesela. Sanat sayılıyorsa…

Kütüphaneler gelecekte nasıl bir dönüşüm geçirecek?


İskenderiye kütüphanesi nasıl bir dönüşüm geçirdi, bunu bilerek ilerlemek lazım. İnsanlık tarihinin bilim ve kültür hazinelerini kütüphanelerden başka nerelerde koruyacağız, bunu da sorgulamak lazım.

Bir yazar ve bir kütüphaneci olarak, kütüphanelerin kültürel birer merkez hâline gelmesi sizce mümkün mü?


Bilinen medeniyetin yokuş aşağı gittiği bir dönemdeyiz. Bilinen 5 bin yıllık tarihte bu birkaç kez oldu. Bu dönemler birkaç yüz yıl sürüyor. “Kültürel birer merkez ”den kasıt; insanların bu anlamda aydınlanabileceği bir mekan ise böyle bir şey geçici istisnalar haricinde birkaç yüzyıl boyunca olmayacak.


Sabırla tüm sorularımızı yanıtladığınız için çok teşekkür ederiz. Çok geniş ve zengin bibliyografyanızı yakından, hayranlıkla takibe devam edeceğiz. İyi ki varsınız Emine Ebru.



EMİNE EBRU'nun romanları ve öykü kitapları









 
 
 

تعليقات


bottom of page