top of page

“Pakildas Üzerine Düşünceler”


ree

Bilim, sanat ve felsefeyi bir yaşamın bütününe yerleştirmiş bir isim olan Sefer Örçen ile yaptığımız bu söyleşide, hem bir ömrün zengin katmanlarını hem de PAKİLDAS adlı yeni kültür-sanat ve düşünce dergisinin doğuş sürecini konuşuyoruz. Akademik disiplinin, estetik sezginin ve insani duyarlılığın kesiştiği bir yerde duran Örçen, üretkenliğiyle yalnızca geçmişe değil, geleceğe de ışık tutan bir figür olarak karşımıza çıkıyor. Bu söyleşi, onun birikiminden süzülen deneyimlerle birlikte, düşünsel bir girişimin temellerine de tanıklık ediyor. 

 

Değerli okuyucular sizlerle PAKİLDAS’ın Genel Yayın Yönetmeni Sefer Örçen ile bir söyleşi yapmak üzere buluştuk. Bu söyleşide hem kendisini tanıyacağız hem de yayının ortaya çıkışı ve üzerine düşüncelerini almış olacağız. Söze özgeçmişiniz bağlamında bize kendinizi tanıtır mısınız?

 

Öncelikle böyle bir söyleşi ile okuyucularımızla buluşarak birlikte olacağım için çok mutluyum. Gelelim bana, 12 Mayıs 1952’de Tekirdağ’ın Hayrabolu ilçesinde doğdum. Çekirdek ailem diyeyim, köken olarak anne tarafından büyüklerimiz, 1878 yılında Varna ve Şumnu (Bulgaristan) dan Osmanlı-Rus harbi (93 harbi) sonrasında Hayrabolu’ya göçmen olarak gelmişler. Baba tarafından da köken olarak büyüklerin Horasan (yakın Doğu Asya) dan yine ayni tarihlerde ilçeye geldiklerini hayatta iken anne ve babamın anlatılarından biliyorum. Babam Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) da memur olarak çalışmaktaydı ve 1955’te ilçeden Tekirdağ merkeze görev nakli nedeniyle geldik. Orada birkaç kez ev değiştirme süreçleri sonrasında Atatürk İlkokulu’nu, Namık Kemal Lisesinde ortaokul ve lise öğrenimimi tamamladım. 1969 yılında üniversite sınavlarında İstanbul Üniversitesi Fransız ve Roman  Dilleri Edebiyatı bölümünü kazandım. Bir yıl okuduktan sonra babamın mühendis olmam isteği üzerine 1970’de İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Jeoloji Yüksek Mühendisliği bölümünü kazanarak bölüm değiştirdim. Jeoloji dersini seçimlik te olsa lise son sınıfta okuduğum için ilgimi çekmişti ve beş yıllık master programı içinde bu bölümde okudum. İkinci sınıfta MTA bursiyeri oldum, diyebilirim ki rahat bir eğitim görme fırsatını yakalamıştım. Bilindiği üzere üniversitede yer yer eğitim-öğretimde kesintilerin yaşandığı 70’li yıllar, siyasi arenada çalkantılı kaos dönemi içinde kuşağımızın en hareketli ve dinamik günlerini yaşadım. Her şeye rağmen okuduğum bölümde gerek öğretim üyesi kadrosu gerek olanaklar çerçevesinde iyi bir eğitim aldığımı söyleyebilirim.

1976 yılında bölümden mezun olur olmaz Ankara’da MTA Enstütüsünde zorunlu hizmetime binaen Yüksek Mühendis olarak göreve başladım. Projelerde Mikropaleontog olarak fosillerle kayalara yaş vermek bağlamında Jeolojik haritaların hazırlanmasında yazları arazi çalışmalarında ülkemin neredeyse bütün dağları taşlarını dolaşarak her yerinde bulundum. MTA’da görevdeyken 1978-1986 yılları arasında doktora çalışmamı tamamladım ve 1995 yılında da akademik olarak Doçentlik ünvanını aldım. 1976-1998 yılları arasında 22 yıl MTA’da görev yaptıktan sonra Kocaeli Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği bölümüne Doçent olarak atandım. Bir yıl sonra 1999’da İzmit Depremi’ni yaşadım. Depremin yarattığı yıkım ve kayıplar sonucu, 2000 yılının Nisan ayında Jeoloji Mühendisliği Bölümünü kurmak için Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’ne geçiş yaptım. 2000-2002 yılında Özalp Meslek Yüksek Okulu Müdürlüğü, 2003-2019 yılları arasında Jeoloji Mühendisliği Bölüm Başkanlığı görevini sürdürdüm. Bu arada 2007-2010 yılları arasında da Mühendislik Fakültesi Dekanlık görevini yaptım. Mesleki görevlerimin ağır bastığı ve Van’da 2019 yılında yaş haddinden emekli olduğum 19 yılı da hesaba katarsak toplam 43 yıl jeoloji Mühendisliği mesleğimi sürdürdüm. 

 

PAKİLDAS Güz 2025
TRY 250.00
Satın Al

Anlattıklarınızdan mesleki ağırlıkta dolu dolu geçen bir jeoloji mesleği serüveninizin yanında, özellikle Van’a gelişinizle birlikte sosyal ve sanat konularında yaptıklarınızla da oldukça birikimli bir kişi olarak tanıyor sizi dostlarınız. Bunlara da değinirmisiniz.

 

Haklısınız, pek rahat duramadım. Belki de benim yaşantı dünyamda var bu hareketlilik. Aynı anda birkaç şeyi düşünmek, düşündükçe de yapmak istediklerimin heyecanı içinde olmak ve gerçekleştirdiklerimin mutluluğuna varmak, eşim ve iki yetişkin birey olan çocuklarımın desteğiyle bu durumu paylaşmak, benim yeni şeyler yapmak için ufkumu genişletti. Şiire yöneldim, devamlı şiir yazardım ve kitaplar oluşturacak düzeye geldi birikimim. Bu arada, bir yıl kadar aynı lojmanı paylaştığım şimdi Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde öğretim üyesi olan Prof. Dr. Hasan KIRAN’ın beni resim yapmaya yüreklendirmesiyle pastel ve akrilik resim çalışmalarına başladım. Kendi çapımda birşeyler üretiyordum ve bu resimlerimi Van’da ve farklı illerde açtığım sergilerde paylaştım. Derken yaklaşık 10 yıldır fotoğrafla uğraşıyorum daha doğrusu soyut fotoğrafla.

Doğadan, sokaklarda duvarlardan, su ve ışık portfolyolarımdaki fotoğraflarımı sergiler ve sunumlarla fotoğraf dernekleri ve sanat ortamlarında paylaşıyorum.

 

PAKİLDAS Abonelik
TRY 850.00
Satın Al

Sözlerinizi unutmayın, ama ben yine araya girmek durumundayım. Bildiğim kadarıyla sizin bir de Felsefe birikiminiz var, bu konuyu açıklayabilirmisiniz.

 

Evet sözünü ettiğiniz Felsefe konusu ya da derler ya ikinci şapkam için Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi İkinci Üniversite kapsamında 4 yıllık Felsefe Bölümü lisans programını 2018-2020 yılları arasında okuyarak 3 yılda bitirdim. Bu birikim bana her şeye geniş bir pencereden bakma düşüncesini getirdi. Altınouk-Güre ağırlıklı yaz dönemlerinde oluşturduğumuz Bilgiseven Akademisi gönüllü topluluğuyla felsefi temelde sunumlarımızla ürettiklerimizi katılımcılarla paylaştık. Bu felsefe toplantılarını 2020’deki pandemi başlangıcıyla zoom ile sürdürdük. Böylelikle felsefe serüvenimiz yaklaşık 400 sunuma ulaştı. Benim de felsefe ağırlıklı olmak üzere bu toplantılarda 25 kadar sunumum oldu. Sevgili Gökhan, senin de özellikle son 3 yıldır tanık olduğun bu faaliyetlerin ve üretimlerin bilgisine sahip olduğunu biliyorum.

 

Yeri gelmişken özellikle Van’da 2000'de başlayan şiir, felsefe ve fotoğraf ile ilgili yayınladığınız kitaplardan söz eder misiniz?

 

Gerçekten de 2005’te kendi olanaklarımla yaptığım ilk şiir kitabım ki, kapak fotoğrafları da benim kil tabletler üzerine yaptığım akrilik soyut eserlere aittir. Yaşadığım Van ile örtüştürerek “Cennetin Doğusunda” adını verdiğim ilk şiir kitabımı 1000 adet bastırarak, onu olabildiğince dağıtarak ve bedeli ile de bir kız öğrencinin ilkokuldan üniversiteye kadar okumasına katkı sağladım. Bunu yaparken de duyarlı arkadaşlarımın katkılarını da unutamam, sağolsunlar. Yaklaşık 2020 yılına yani pandemiye kadar oluşturduğum şiir ağırlıklı birikimimi, 2020 yılında “Yüzleşme”, 2021’de “Bizdüşümler” ile “5-7-5 Tümceler” şiir kitapları; 2022’de felsefi afaorizmalarımın yer aldığı “Nasıl?”; 2023’te fotoğraf ağırlıklı “Doğadan İkonlar”; 2024’te şiir kitapları “Düşünülmüş” ve “Milyar Yılda Devri Alem”; yine 2024’te felsefe odaklı “Yürümenin İzinde Yürümek” ve Mehmet Sakınç ile birlikte fotoğraf ağırlıklı “İstanbul Çınarlarının Soyut Dünyası” kitaplarını yayınladım. Ayrıca benim için bir patlama yılı olarak gördüğüm 2024 içinde editörlüğünü yaptığım Bilgiseven Akademisi sunumlarının yer aldığı “Bilgiseven Akademisi Sunumları Kitap I ve II” yi yayınlandı.


 

ree

Yaptığınız 12 kitap ile yeni şapkanız olan yazarlığı da oldukça başarmış oldunuz, sizi kutluyorum. Şimdi gelelim PAKİLDAS’a. Sizde oluşan düşünce, gelişmeler ve almış olduğunuz kararınız ile nereden nereye gel- diniz yayın aşamasında. Açıklar mısınız?

 

Pakildas’ı bir yayın olarak çıkarma düşüncem hep aklımda vardı. Özellikle yaptığım kitaplar da kendi düzenlemelerimle bir bakıma kendimin editörlüğünü gerçekleştirdim. Bu durum bana deneyim kazandırdı. Sonrasında hem akademisyen hem de doktorasını yapan çocuklarıma düşüncemi açıkladım, onlar da yap baba diyerek beni desteklediler. Sana her türlü yardımı yaparız dediler. Ben de yüreklendim. Gökhan, sana konuyu açtığımda beni destekledin, senin de yayıncı olarak oldukça deneyimin vardı. Böylelikle güzel bir işbirliğine imza attık. Belirlediğim tümce mottolarıyla bir bakıma Pakildas’ın felsefesi de çıkmış oldu ortaya. İçeriğini bilim, kültür ve sanat konuları oluşturacaktı. Düşünce seremonisinde geniş bir perspektifi içermeliydi. Yazı gönderecekler için, çağdaş ve aydınlık bir geleceği özümseyen bir konsepti benimsemeleri gerekliliğini düşündüm. Kış, Bahar, Yaz, Güz  olmak üzere yılda 4 sayı yayınlanacak. Yıllık abone yapmak ve internet kitap yayın sitelerinden edinme yoluyla iletişimi sağlayacağız. Genel Yayın Yönetmenliğini ben, sorumlu yazı işleri ve iletişimini de Halil Gökhan yapacak. Hakemli yayın özelliğine sahip olmak bağlamında Yazı ve Danışma Kurulları oluşturuldu, zaman içinde bu kadro genişleyerek ivme kazanacaktır. İlk sayımızda kendi birikimlerimizden oldukça yararlandık. Ne diyelim her şey düşündüğümüz gibi olsun ve uzun yıllar bu yayın serimiz yaşasın.

 

Sanıyorum beni de işe katarak güzel açıklamalarınız oldu. Çok teşekkür ediyorum Sefer Örçen. Başarılı olmak dileğiyle.

 

Bu güzel söyleşi için ben de sana teşekkür ediyorum, klasik söylemle “Pakildas’ın okuru bol olsun” diyelim, sağlıcakla kalın.

 
 
 

1 Yorum


yaşar Bilge
yaşar Bilge
7 saat önce

Harika bir web sayfası. Kutlarım.

Beğen
bottom of page