Sanat, zamanın ötesinde bir ses, yürekten yüreğe uzanan bir köprüdür. Bazı isimler vardır ki, yalnızca fırçalarının izini değil, ruhlarının inceliğini de bırakırlar geride. Selma Akgün, işte o isimlerden biriydi. Renklerin naif dünyasında, anıları, coşkuyu, hüznü ve umudu aynı tuvalde buluşturdu. O, sadece resim yapan bir sanatçı değil, Edremit’in ve Türkiye’nin sanat hafızasında silinmez bir iz bırakan bir ustaydı.
Bugün, onun zamansız gidişiyle, yalnızca bir ressamı değil, bir hikâye anlatıcısını, bir ışık ustasını, bir dostu ve ablamızı kaybettik. Selma Akgün, eserleriyle ve bıraktığı mirasla hep bizimle olacak. Onu tanıyan herkesin yüreğinde bir tablo gibi asılı kalacak ve her hatırlandığında, renkleri yine canlanacak.
Şimdi Selma Ablamızın anısına, sanatına, Edremit’e kattıklarına vefayla eğiliyoruz. Onu sevgiyle, saygıyla ve derin bir minnetle anıyoruz…

Onun sanatı ve Edremit’e kattıkları unutulmaz. Naif sanatın en özgün temsilcilerinden biri olarak bıraktığı iz, yalnızca resimlerinde değil, onu tanıyanların ve sevenlerin belleğinde de yaşamaya devam edecek.
Böylesi anlarda kelimeler yetersiz kalıyor, ama Selma Akgün’ün eserleri ve sanata kattıkları hep hatırlanacak.
Ve onun eserlerine ve anısına sahip çıkmaya devam edeceğiz.
GIYAS YETKİN
Selma Ablamızın değerli yazar ve tarihçi babası GIYAS YETKİN de Edremit'in ve ülkemizin ölümsüzlerinden. Özellikle de yerel tarih hakkında kaleme aldığı inceleme, araştırma ve edebi eserleri büyük bir miras. Kafekültür olarak bu külliyatın en önemli ciltlerinden birisini geçtiğimiz yıl yayımlamıştık: HAMDİ BEY.
Kitabını şöyle anlatıyordu Gıyas Yetkin:
“Kaymakam Hamdi Bey’i Edremit’te tanımıştım. İdman yurdunu kurduğu günlerde kulüp binası evimizin biraz ilerisinde, eksersiz yeri de yine bizim evin karşısındaki bir meydanlık idi. Hamdi Bey buraya “Ermeydanı” derdi. Yaşımın küçük olmasına rağmen hemen her akşam yapılan futbol eksersizlerine katılır, bazen de çalılıkta veya Harmantepe düzlüklerinde maçlara girerdim. Ben ve benim yaşımdaki üç arkadaşım aza-ı muavine olarak yurdun bütün üyelerine mahsus disipline tabi bulunuyorduk. Hamdi Bey bize bir ağabey gibi nezaret eder, yurt sevgisine ait en güzel menkıbeleri anlatarak milli hislerimizi daima kuvvetlendirir, bize sık sık vazifeler göstererek mesuliyet dersleri de verirdi.
O’nun yurt sevgisi, şefkat, saygı, vazife telakkilerinin en güzel örneklerini yakından gördük. Nitekim, O’nun bugün Edremit’te mevcut olan eserleri o zamanki idarecilerden bir çoğunun bile aklına getiremeyecekleri yeniliklerdi. Hamdi Bey’i benim gibi tanıyanlar el’an kendisinden hayranlıkla bahsederler, aziz hatırasını daima saygı ile anarlar, hatta; 1936 yılında Karaağaç’taki şehitlik abidesinin açılış töreni için Edremit’e gelen kahraman Ali Çetinkaya, Hamdi Bey hakkındaki intibalarını sormam üzerine Edremit halk evinde bana aynen şunları söylemişti: - Hamdi İstiklal mücadelemizin ilk ve şerefli mücahitlerinden, çok ama çok büyük bir insandı. Tabirime dikkat et delikanlı!. “Büyük” diyorum. Ne yazık ki onu biz çok geç kaybettikten sonra anladık demiştir. Ulu önder Atatürk’ün büyük nutkunda “Fedakâr arkadaşımız, Akbaş kahramanı” diye övdüğü bu kıymetli mücahit Hamdi Bey’in büyük hizmetleri hiçbir zaman unutulmayacaktır. Durağı cennet olsun. (GIYAS YETKİN, Cebeci 25/6/1965)
KADININ 100 ADI
Cumhuriyetimizin 100. Yılında yayımladığımız ve İzmir Kitap Fuarı'nda ilk kez bir söyleşi etkinliğiyle tanıttığımız KADININ 100 ADI kitabımızın ölümsüz konuğuydu SELMA AKGÜN. O kitapta yazarımız Candan Selman şöyle anlatmıştı onu:
Naif resmin ülkemizdeki en yetkin isimlerinden ve eleştirmenlerinden olan Fahir Aksoy (1917-2008) Selma Akgün hakkındaki bir yazısında dünyaca tanınmış, ünlü ressam André Derain, naif sanatı, ‘görülmemiş olanın’ sürprizine bağladığını ve duyageldiği coşkuyu dile getirmek için “yakınımızda patlayan bir silah sesine’ benzettiğini yazdığını aktarıyordu. “Doğrudur; çünkü bu tür resimler, alışkanlıklarımızı yıkan, bilgilerimizi sarsan, entelektüel rahatımızı zorlayan bir sanat çeşididir,” tespitinde bulunan Aksoy, Akgün’ün sanatı için de şu yorumlarını ekliyordu aynı yazıda:
İşte naif denen bu sanatın Türk temsilcilerinden biri de kendine özgü duyarlılığı ve imge zenginliği içeren resimlerin yaratıcısı Selma Akgün’dür. Selma Akgün’ün yöresel tadlar içinde gerçekleştirdiği yapıtları, hemen ayırdedilir. Çünkü o resim sanatında ulaşılması en zor şeylerden biri olan kişilik kurma olgusunu, karakteristik nitelik taşıyan düşünce ve duygu bütünlüğü doğrultusunda başarıyla var etmesini bilmiştir.”
1946 Edremit doğumlu olan sanatçı ilk, orta ve lise öğrenimini burada tamamladı. A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde başladığı üniversite eğitimini A.Ü. Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun olarak tamamladı.
Üniversite deki yardımcı kürsüsünün “Tarih ve Batı Sanatları” olması nedeniyle, resme karşı duyduğu ilgi, ressam olan amcası Celal Yetkin’in de teşviki ile resim yapmaya dönüştü. Eşinin görevi dolayısıyla gittiği İtalya´da, naif sanatla ilgilendi. Duygularını naif öğelerle ifade eden sanatçı 1998, 2000 ve 2002 yıllarında Türk Kadınlar Birliği İzmir şubesince düzenlenen “Türkiye Kadın Ressamlar” yarışmalarında üçü sergilenmeye değer bulunarak “Onur Belgesi” ile ödüllendirildi.
Balıkesir Valiliği tarafından satın alınan “Hasat” isimli tablosu yeni kurulan Valilik Resim ve Sanat Müzesinde, “Pazaryeri” adlı eseri Edremit Belediyesinde, “Gökkuşağı” isimli eseri Vakıflar Bankası Genel Müdürlüğü Sanat Galerisi koleksiyonunda ve diğer pek çok koleksiyonlarda da çeşitli eserleri bulunuyor.
İzmir, İstanbul, Ankara ve Balıkesir’de çeşitli karma sergilere katıldı, beş defa kişisel sergi açtı. Bir ara Fahir Aksoy grubu ile çalışan sanatçı halen kendi atölyesinde çalışmalarına devam etmektedir. 2001 yılından beri Lebriz online sanat merkezi sanatçısı.
Edremit’i hem ulusal hem de uluslararası kapsamda çok değerli ve önemli yapanlardan birisi olan Selma Akgün, Edremitli ünlü tarihçiyazar Gıyas Yetkin’in kızı.
NAİF
Gıyas Yetkin'in doğum gününü kapsayan ve oldukça "uzun" gerçekleşen bir sergi dönemi kapsamında Selma Ablamızın son retrospektif sergisine tanık olduk Haziran 2022'de. Sanatıyla yaşayan ve yaşayacak olan Selma Akgün'ün bu olağanüstü sergisi için hazırladığımız katalog daha sonra sonra değerli yazarımız ve Ablamızın sevgili okul arkadaşı, kadim dostu FATMA GÜREL tarafından kaleme alınmış bir önsözle kitaplaştı ve Kafekültür katalogundaki yerini de aldı:
Edremit’i her kapsamda çok değerli ve önemli yapanlardan birisidir Ressam Selma Akgün. Tarihçi ve yazar Gıyas Yetkin’in kızı olan sanatçının Naif Sergisi babasının doğumgünü olan 25 Haziran 2022’deki sunumundan taşarak elinizdeki kitaba yol açtı, değerli yazar Fatma Gürel’in önsözüyle.
Naif resmin ülkemizdeki en yetkin isimlerinden ve eleştirmenlerinden olan Fahir Aksoy (1917-2008) Selma Akgün hakkındaki bir yazısında dünyaca tanınmış, ünlü ressam André Derain’in naif sanatı, ‘görülmemiş olanın’ sürprizine bağladığını ve duyageldiği coşkuyu dile getirmek için “yakınımızda patlayan bir silah sesine’ benzettiğini yazdığını aktarıyordu. “Doğrudur; çünkü bu tür resimler, alışkanlıklarımızı yıkan, bilgilerimizi sarsan, entelektüel rahatımızı zorlayan bir sanat çeşididir,” tespitinde bulunan Aksoy, Akgün’ün sanatı için de şu yorumlarını ekliyordu aynı yazıda:
“İşte naif denen bu sanatın Türk temsilcilerinden biri de kendine özgü duyarlılığı ve imge zenginliği içeren resimlerin yaratıcısı Selma Akgün’dür. Selma Akgün’ün yöresel tadlar içinde gerçekleştirdiği yapıtları, hemen ayırt edilir. Çünkü o resim sanatında ulaşılması en zor şeylerden biri olan kişilik kurma olgusunu, karakteristik nitelik taşıyan düşünce ve duygu bütünlüğü doğrultusunda başarıyla var etmesini bilmiştir.”
“Tüm naif sanatçılarda değil ama bazılarının ve özellikle Akgün’ün resimlerinde halka bağlılık vardır. Seyrek olmakla beraber Batı naiflerinde de bu görülmektedir. Selma Akgün’ün yöresel unsurları, imgesel süzgeçlerinden geçirerek düzenlediği yapıtları, güçlü naif espriler taşımasına paralel olarak ülkesine ve halkına derin bir sevginin de göstergesidir.”
VEDA
Ve şimdi… Renklerin fısıldadığı dünyada, fırçanın ardında bıraktığı hikâyelerde, güneşin altın ışığını Edremit’in taş sokaklarına düşüren o naif dokunuşlarda, Selma Akgün hâlâ bizimle.
Zeytin ağaçlarının gölgesinde, Sarıkız’ın efsanesinde, Ermeydanı’nda yankılanan eski kahramanlık hikâyelerinde… Edremit’in hafızasında, Gıyas Yetkin’in kaleminden dökülen satırlarda…
O, gökyüzünü hep biraz daha mavi, toprakları hep biraz daha sıcak, insanları ise hep biraz daha samimi resmetti. Ve şimdi o gökyüzü, onun anısına biraz daha derin; toprak, onun ayak izleriyle biraz daha bereketli.
Eserleriyle konuşmaya, ruhumuza dokunmaya, renkleriyle yaşamaya devam edecek.
Ve biz, onu her hatırladığımızda, tuvaline bıraktığı o naif ama güçlü izleri takip edeceğiz.
Selma Akgün sonsuzlukta, ama sanat sonsuzdur.
Başımız sağ olsun.
KAFEKÜLTÜR-Halil Gökhan
ÖNEMLİ NOT:
Selma Akgün'ün yaşamı ve sanatı hakkında en geniş bilgilere, eserlerine aşağıdaki web sitesinden ulaşılabilir. www.selmaakgun.net
Anısına
Comments