Yıllar ve yıllar önceydi. Hollanda'nın şirin bir kentinde eylül sabahıydı. Hava soğuktu ve ortalık yeni aydınlanıyordu. Ama ufuktaki kurşuni duman yavaş yavaş aralanıyordu.
Üreticiler, sevinçle, yeni doğan güne hazırlanıyorlardı. Dolu sepetlerini başlarının üzerinde taşıyan kadınlar kanalın cam gibi parıldayan yüzeyinden kısa adımlarla, kayarcasına geçip gidiyordu ara sıra. Neşeli bir delikanlı, patenle kayarak pazara giderken, çömelmiş titreşen çocuklara tatlı tatlı gülümsemeden edemedi.
Yoksul giyimli iki kardeş, suları donmuş olan kanalın kıyısında ayaklarına bir şey bağlamaya çabalıyorlardı. Ayaklarına bağladıkları, patene benzeyen, kabaca yontulmuş, ayağa deri parçalarla tutturulmuş, ince tahta parçalarıydı.
Gümüş Patenler
ELIZABETH H. DODGE
Çocuk Klasikleri
96 sayfa