top of page

H. Zekâi Yiğitler 85 Yaşında


ree

22 Ağustos, H. Zekâi Yiğitler’in doğum günü. Şair, romancı, prodüktör, yayıncı, öğretmen… Onun çok katmanlı yaşamına yalnızca unvanlar yetmez; asıl anlamı, Anadolu’nun belleğinden doğan ve modern edebiyatın içinde yeni biçimler kazanarak halka geri dönen bir üretim çizgisinde buluruz.


Yiğitler’in edebiyat serüveni 1960’ların başında Mavi Güvercin adlı kitabıyla başlar. Bu eserin çocuk şiirlerinden oluşması, Türk edebiyatında çoğu kez göz ardı edilen bir damara öncülük etmesi bakımından önemlidir. Dönemin edebiyat iklimi bireysel lirizme ve toplumcu gerçekçiliğe yoğunlaşırken Yiğitler, çocuk edebiyatına eğilerek hem pedagojik hem de estetik bir boşluğu doldurmuştur. Bu tercih, onun yalnızca bir şair değil, aynı zamanda bir öğretmen kimliğiyle de yazıya tutunmasını göstermektedir.


Senin Gözlerine Bakmak ve Kutup Gülü gibi eserlerinde bireysel duygularla toplumcu duyarlılık arasındaki geçişi yakalarız. 1978’de yayımlanan Savaşın Soluğu ise, dönemin politik ve sosyal atmosferiyle bütünleşmiş, halkın mücadelesini dile getiren eserler arasında yerini alır. Burada Anadolu ozanlarının sesi, modern şiirin biçimiyle buluşur. Yiğitler, bu yönüyle Cahit Külebi’nin lirizmini, Hasan Hüseyin Korkmazgil’in toplumcu çizgisiyle yan yana getiren bir şiir damarı açmıştır.


Yiğitler’in eserlerinin önemli bir kısmı, halk kültürünü derlemek ve yeniden yazmak üzerine kuruludur. Nasreddin Hoca kitapları, Türk Halk Masalları Serisi ve “101” başlıklı derlemeleri, folklorun yalnızca bir arşiv çalışması olmadığını; yeniden üretilebilen, çağdaş nesillere aktarılabilen canlı bir damar olduğunu ortaya koyar. Onun halk edebiyatına katkısı, derleyici kimliğiyle sınırlı değildir: bu masalları, şiirleri ve hikâyeleri yeniden kurgularken sade ve akıcı bir dil kullanmış, halkın sözlü belleğini yazılı kültüre aktarmıştır.


Bu çabası, Anadolu’nun sözlü geleneklerini unutulmaya karşı koruyan bir direniş olarak da okunabilir. O nedenle Yiğitler, yalnızca modern edebiyatın değil, folklorun sürekliliğini sağlayan köprü şahsiyetlerden biridir.


Yiğitler’in edebiyata bakışı, öğretmenlik mesleğiyle doğrudan ilişkilidir. Onun için yazmak, aynı zamanda öğretmekti. Öğretmenim adlı romanı bu anlayışın en somut yansımasıdır: Anadolu’nun köy okullarında öğretmen–öğrenci ilişkilerini, halk geleneklerini, köy yaşamının dilini ve ritüellerini edebi bir kurguya dönüştürür. Öğrencilerine yalnızca ders anlatmadığını, “öğretmence duyuyorum” diyerek şefkatle yaklaştığını şiirlerinde dile getirir. Eğitimcilik, onun edebiyatının özüne sinmiş bir damar olarak karşımıza çıkar.


Yiğitler’in üretim alanı yalnızca kitaplarla sınırlı değildir. 1980’lerde TRT’de hazırladığı çocuk programları, yazdığı senaryolar ve kültürel içerikli yayınlar, onun edebiyatı geniş kitlelere ulaştırma çabasının bir başka boyutunu temsil eder. “Azmi ile Cezmi” gibi çocuk dizileri, “Tarihten Sayfalar” gibi kültürel programlar aracılığıyla hem pedagojik hem de estetik bir işlev yüklenmiştir. Bu yönüyle Yiğitler, yazının ötesinde, görsel-işitsel kültürün de öğretmeni olmuştur.


H. Zekâi Yiğitler’i değerlendirirken, onu tek bir kategoriye hapsetmek mümkün değildir. Şiirlerinde bireysel lirizm ile toplumcu gerçekçiliği birleştirir; romanlarında folklorik unsurları çağdaş kurguyla harmanlar; derlemelerinde ise halkın belleğini kayda geçirirken kendi estetik yorumunu katar. Eleştirel bakışla söylemek gerekirse, onun en büyük katkısı “geçiş alanları” yaratmasıdır: çocuk şiiri ile modern şiir arasında, halk edebiyatı ile çağdaş edebiyat arasında, eğitimcilikle yazarlık arasında…


Türk edebiyatı tarihinde Yiğitler, belki anaakım yazarları kadar anılmıyor; fakat onun yaptığı iş, halkın sesini ve çocukların düşlerini modern edebiyata taşımak oldu. Bu yönüyle bir boşluğu doldurdu, bir köprü kurdu.


Onu daha derinlemesine anlamamıza vesile olan akademisyen Rabia Gülistan Okutan’a ayrıca teşekkür etmek gerekir. Hazırladığı sempozyum bildirisi, Yiğitler’in hayatını, eserlerini ve sanatsal kimliğini sistemli bir çerçevede sunarak bu çok yönlü şahsiyeti edebiyat tarihine kalıcı biçimde kazandırdı.


Bugün, doğum gününde, H. Zekâi Yiğitler’in mirasını yeniden hatırlıyoruz: çocukların gözlerinde bir umut, halk masallarında bir bilgelik, şiirlerinde bir özgürlük tutkusu, dersliklerde bir öğretmen sesi ve radyo dalgalarında yayılan bir kültür hafızası.






 
 
 

Yorumlar


bottom of page