top of page

Ve Sinema Doğar 1895 Şubat'ta

Yazarın fotoğrafı: Kafekültür YayıncılıkKafekültür Yayıncılık


On dokuzuncu yüzyılın sonları, sanayi devriminin ivmesiyle teknolojik yeniliklerin hız kazandığı bir dönemdi. Buhar makineleri, elektrik ve telgraf gibi buluşlar dünyayı dönüştürürken, 1895 yılı sanat ve eğlence alanında büyük bir devrime sahne oldu: Sinema doğdu.


Bu devrim, Auguste ve Louis Lumière adlı iki Fransız kardeşin geliştirdiği sinematograf adlı cihaz sayesinde gerçekleşti. Lumière Kardeşler, fotoğrafçılıkla ilgilenen bir ailede büyümüş, babalarının Lyon’daki fotoğraf malzemeleri fabrikasında çalışarak optik ve görüntü teknolojileri üzerine deneyimler edinmişti. O dönemde Thomas Edison, Kinetoskop adlı bir cihaz geliştirmişti; ancak bu cihaz, filmleri yalnızca tek bir kişinin görebileceği küçük bir ekranda oynatıyordu. Lumière Kardeşler, hareketli görüntüleri yalnızca kaydetmekle kalmayıp, birden fazla kişiye izletebilecek bir sistem geliştirme fikri üzerinde çalıştı.

Böylece 13 Şubat 1895’te sinematograf için patent aldılar. Sinematograf, hem film çekebilen hem de projeksiyon yaparak geniş bir kitleye izletilebilen ilk taşınabilir cihazdı. En önemli özelliği, Edison’un sistemine kıyasla daha hafif, taşınabilir ve pratik olmasıydı. Ayrıca, dakikada 16 kare çekerek filmleri daha akıcı bir şekilde gösterebiliyordu.


28 Aralık 1895 günü Paris’teki Grand Café’de bir araya gelen kalabalık, tarihin ilk ücretli sinema gösterimine tanıklık etti. Lumière Kardeşler, bu gösterimde 10 kısa film sundular. En çok dikkat çeken filmlerden biri, işçilerin fabrikadan çıkışını gösteren La Sortie de l’Usine Lumière à Lyon (Lumière Fabrikası’ndan Çıkan İşçiler) adlı yapımdı. Ancak sinema tarihine damga vuran an, L'Arrivée d'un train en gare de La Ciotat (Bir Trenin La Ciotat Garı’na Varışı) filmiyle yaşandı. Trenin izleyicilere doğru hızla yaklaştığı sahne, izleyicilerde büyük bir şaşkınlık ve korku yarattı; bazıları sahneden kaçacaklarını sanarak yerlerinden sıçradı.

Bu olay, sinemanın ne kadar güçlü bir illüzyon yaratabileceğini ve seyircide derin bir etki bırakabileceğini gösterdi. Artık yeni bir sanat ve eğlence biçimi doğmuştu.


Başlangıçta Lumière Kardeşler, sinematografın sadece bilimsel ve eğlence amaçlı gösterilerde kullanılacağını düşünüyorlardı. Hatta “Sinema bir buluş olarak ilginç, ancak ticari bir geleceği yok.” diyerek film üretimini fazla ciddiye almadılar. Ancak sinemanın büyüleyici etkisi hızla yayıldı. Birkaç yıl içinde film gösterimleri dünyanın dört bir yanına ulaştı ve sinema, toplumsal belleğin ve sanatın en güçlü anlatım araçlarından biri haline geldi.

Lumière Kardeşler’in sinematografı, 20. yüzyılda Hollywood’un yükselişinden Avrupa’daki sanat filmlerine, Sovyet montaj tekniğinden Yeni Dalga akımına kadar birçok sinema akımının temelini attı. Bugün milyonlarca insan, sinemanın büyüsüyle geçmişi, bugünü ve geleceği keşfetmeye devam ediyor.

Ve tüm bunlar, 1895’in o büyülü Aralık akşamında, bir kafede sinematografın perdesine yansıyan ilk görüntülerle başladı…


Kafekültür'de yayımlanmış SİNEMA konulu kitaplarımız:







 
 
 

Comments


bottom of page