top of page
Yazarın fotoğrafıKafekültür Yayıncılık

Kırkikindi Yağmurları


Rüyalarda dolaşan bir gece gezgini, meteor çarmasıyla zamanda yolculuk yapan bir akademisyen, masallar anlattıkça ölümü yanında hisseden bir kadın… Özlem Güzelharcan’ın öykü kitabı Kırkikindi Yağmurları beni evimden, şehrimden, ülkemden ve gezegenimden alıp, başka diyarlara götürdü. Gezgin Martı Özlem ilk şiir kitabı Naylon Sözlerden sonra okuru öte diyarlardaki öykülerde gezdiriyor. -Uzun zamandır Özlem Güzelharcan’ın gezi yazılarını takip eden biri olarak gezdiğiniz yerlerin izdüşümlerini öykülerinizde hissettim. Gezginliğin kaleminize katkıları büyük olsa gerek. Öyle mi? Çok okuyan mı çok gezen mi, gezerken çok okuyan mı daha iyi bilir? “Çok okuyan mı çok gezen mi?” sorusu beni hep gülümsetir. İlk kez bu karşılaştırmayı duyduğumda lisedeydim. Bir münazara yapmıştık. İnanın şu an hangi tarafta olduğumu, neyi savunduğumu hiç anımsamıyorum ama kazanmıştım! Sonra büyüyünce, taraf tutmanın çok da gerekli olmadığını, zaten esaslıca gezmek ile okumanın birbirinden çok da ayrılmadığını fark ettim. Bununla ilgili bir blog yazım var bile hatta. Yani kısaca, cevabım: En çok şeyi gezerken okuyan bilir! -Bazı öyküleri okurken yazdıklarınızın ne kadarı gerçek ne kadarı kurgu zaman zaman kestiremedim. Kendi kendime Nilgün Hanım acaba gerçekten var mı? Gazeteci olmayı iştemiş miydi diye sormadan edemedim. Öyle gerçek öyle samimi Kırkikindi Yağmurları. Öykülerinizi besleyen damar nereden geliyor? Teşekkürler! Gerçeklik hissini verebilmeyi seviyorum ve okurların bu gerçeklik sorgulamasını yapmalarından haz alıyorum. Öykülerimi besleyen damar aslında hayatın ta kendisi diyebilirim. Hayatta bana ilham veren, acı veren, beni gülümseten veya kızdıran her şeyi, her olayı, her duyguyu bir parça öykülerime de koyuyorum. -Ama fantastik öyküler de var bu kitapta. Zamanda yolculuk, rüyalara girebilen gece gezginleri, cinayet senaryoları… Hangi öyküleri yazmak daha keyif veriyor size. Gerçeği mi düşü mü? Hepsinin yeri ayrı. Bazen gerçeklik üzerine bir öykü yazmaya başlıyorum, bir bakıyorum bilim kurguya dönmüş veya büyülü gerçekçiliğe kaymış. Öykü, ne olacağına kendisi karar veriyor aslında. Ama galiba düşü yazmak daha keyifli çünkü ben gerçek hayatın sıkıcılığı ve sıradanlığından genelde şikayet etmeyi severim ve gerçeklik dediğimiz algıya renk ve aykırılık katmak her zaman hoşuma gitmiştir. -Nefesini Yitiren Akademisyen öykünüzde 1832 yılına geçiş yapan bir karakterle tanışıyoruz. Yaşadığımız çağda yazar olmak sizi ne derece mutlu ediyor? Bu çağın artıları ve eksileri neler? Öyküdeki gibi düşen bir meteora bakıp geçmiş dönemlere ışınlanmayı diler miydiniz? Kesinlikle dilerdim! Çoğu zaman internetin ve sosyal medyanın olmadığı zamanları özlüyorum. Her ne kadar teknolojinin nimetlerinden faydalanmayı çok sevsem de bir yanım hep o eski zamanları yaşayabilmeyi arzu ediyor. İnsanların tek bilgi kaynağının kitaplar ve gazeteler olduğu dönemde yazar olmak belki daha keyifliydi, daha değerliydi, belki de değildi, bilemiyorum. Bunun üzerine düşünmek bile güzel bence. Ben de karakterim gibi dev bir meteorun yolunu gözlüyorum. -Kırkikindi Yağmurları aynı zamanda pek çok yazara selam çakar nitelikte. Sizi siz yapan yazarları öykülerinize taşımış, onlarla sohbet etmiş, sokaklarda gezmişsiniz. Kaleminize yön veren isimler hangileri? Yazmak kadar okumaya da âşık biriyim. Çocukluğumdan beri elime ne geçse okudum. Okuduğum ilk iki roman ilkokul sonlarına doğru Polyanna ve Çalıkuşu idi. Bu romanlar beni çok etkilemiştir. Dostoyevski ile tanıştığım anı hiç unutamıyorum, sanki kendisiyle aramızda özel bir bağ varmış gibi hissetmekten özel bir keyif alırım. Etgar Keret, Oğuz Atay ve Yalçın Tosun öykülerinin müdavimiyim. Kitapta ismi geçen yazar ve şairlerin pek çoğunu ilgiyle okudum. Orhan Pamuk kitaplarının da bende özel bir yeri vardır. Kalemime yön verdiler mi bilemiyorum ama ruhumu okşadıkları ve bana ilham verdiklerini kesinlikle söyleyebilirim. -Kafekültür Yayıncılık’tan çıkan şiir kitabını Naylon Sözler'i okumuş ve çok sevmiştim. Şiire olan yakınlığınızın öykülerinize etkisi nedir? Teşekkürler. Şiir benim ilk tutkum, ilk edebi oyuncağım. İlk kitabımın hep bir şiir kitabı olmasını istemiştim, gerçekten en büyük hayalim buydu. Her yerde, sürekli şiir yazmaya devam ediyorum. Bankada sıra beklerken, otobüste yolculuk yaparken, biriyle sohbet ederken… Zihnim kelimelerle dolu. Şiir yazmasam bile şiirsel yazmayı seviyorum. Öykülerimde de bu hissedilebilir sanıyorum ki. Şiire olan yatkınlığımın öykülerimi beslediğini düşünüyorum. Karakterlerimin ahenkli konuşmasını, iç dünyalarının zengin oluşunu ve kendilerini şiirsel bir biçimde ifade edebilmelerini seviyorum. -Bundan sonraki projeleriniz neler? Şahsen bir Özlem Güzelharcan romanı okumayı çok isterim. Var mı öyle düşünce? Öyle bir düşüncem henüz yok ama baktığınızda, birkaç yıl öncesine kadar bir öykü kitabı yazma düşüncem de yoktu aslında! Hep şiirle devam edeceğimi düşünüyordum. Dolayısıyla, neden olmasın? Tıpkı öykülerin “beni yaz” dedikleri gibi romandan da bir ses duyabilirim belki. O gün geldiğinde mutlaka haberiniz olur. -Son sorumu Gezgin Martı’ya sormak istiyorum. Okurlarınız Kırkikindi Yağmurları’nı nerede, hangi şehirde okusun? Okurlarım Kırkikindi Yağmurları’nı istedikleri yerde okuyabilirler ama dilerim ki yavaş yavaş, sindire sindire okusunlar. Kitaplar da tıpkı şehirler gibidir çünkü. Bir yer bildirimi yapıp çıkmasınlar içinden yani, kitabın sayfalarını gittikleri kentlerin sokaklarını gezer gibi gezsinler, karakterlerle o kentlerde tanıştıkları insanlar gibi konuşsunlar, onlarla keyifli vakit geçirip daha sonra da anımsasınlar isterim. Kırkikindi Yağmurları, okurlarıyla beraber çantada fiziken dünyayı dolaşırsa ve bana bu gezentiliğinin fotoğrafları gelirse de elbette çok mutlu olurum. Nihayetinde her gezgin bir arayışla yola çıkar ve Kırkikindi Yağmurları da sevenlerini aramak için edebi âlemleri gezip duracaktır. “Tam da o sırada zil çaldı.” diye bitiyor “Hayalet Korkusu” öyküsü. Bazen zil çalar ve öylece kalakalırız. Yarım ve eksik. Ben kitabı bitirdiğimde bunun tam tersi bir duygu içindeydim. Kırkikindi Yağmurları’nda ıslandım, hüzünlendim ve gülümsedim. Bu keyifli kitap ve sohbet için teşekkür ederim. Ben teşekkür ederim. Candan Selman









38 görüntüleme0 yorum

Comments


bottom of page