top of page

Aşk'ın Tarihini Yazsak Yeniden

Yazarın fotoğrafı: Kafekültür YayıncılıkKafekültür Yayıncılık

Güncelleme tarihi: 11 Şub




Aşk… İnsanlık tarihi kadar eski, ama bir o kadar da her çağda yeniden tanımlanan, yeniden keşfedilen bir duygu. Kimi zaman mektupların satır aralarında gizli, kimi zaman bir romanın sayfalarında yankılanan, kimi zamansa bir şairin dizelerinde ölümsüzleşen aşk, insana dair en büyük hikâyelerden biridir. Ünlü aşk hikâyelerinin, unutulmaz romanların ve etkileyici şiirlerin dünyasında gezintiye çıkmaya ne dersiniz?


Aşkın Tarihi: Ünlü Hikayeler ve Romanlar

Aşkın izlerini sürmek için en iyi rehberlerden biri edebiyattır. Shakespeare’in “Romeo ve Juliet”i, yasak bir aşkın yıkıcı güzelliğini nesiller boyu anlatırken, Leyla ile Mecnun’un hikayesi sadece bir aşk değil, aynı zamanda bir ruhsal arayış hikayesidir. Modern edebiyatta ise Jane Austen’ın “Aşk ve Gurur”u, aşkın toplumsal beklentilere ve önyargılara karşı nasıl galip gelebileceğini zarif bir şekilde ortaya koyar.

Dünya edebiyatının diğer köşelerinde Gabriel Garcia Marquez’in “Kolera Günlerinde Aşk”ı, zamanın bile aşka engel olamayacağını kanıtlayan dokunaklı bir hikayedir. Vladimir Nabokov’un “Lolita”sı, tartışmalı bir şekilde aşkın sınırlarını ve doğasını sorgular. Türkiye’den ise Halit Ziya Uşaklıgil’in “Aşk-ı Memnu”su, yasak bir aşkın bireyleri ve toplumu nasıl etkilediğini derin bir analizle işler. Sabahattin Ali’nin “Kürk Mantolu Madonna”sı ise aşkın saf ve evrensel doğasını, duygusal bir derinlikle anlatır.


Şiirlerde Aşkın İzi

Aşkın edebiyatta belki de en saf hali şiirlerde bulunur. Nazım Hikmet’in “Seviyorum Seni” adlı şiiri, aşkın her haliyle bir varoluş biçimi olduğunu haykırır:

“Seviyorum seni, ekmeği tuza banıp yer gibi.”

William Shakespeare’in 18. Soneti, sevdiği kişiyi bir yaz gününe benzeterek aşkın sonsuz güzelliğini dile getirir:

"Shall I compare thee to a summer's day?

Thou art more lovely and more temperate.”

Rainer Maria Rilke ise şöyle der:

"Aşk, iki insanın birbirine bakması değil, birlikte aynı yöne bakmasıdır."

Türk edebiyatında Özdemir Asaf’ın şu dizeleri unutulmazdır:

“Yalnızlık paylaşılmaz, paylaşılırsa yalnızlık olmaz.”

Bu tek bir cümleyle aşkın yalnızlık ve paylaşım arasındaki ince çizgisini gösterir.


Aşk Üzerine Aforizmalar

Oscar Wilde: “Bir kadın sizi sevdiği sürece, kendinizi onun gözünden görebilirsiniz.”

Lev Tolstoy: “Aşk her şeyi affeder, her şeye katlanır.”

Jean-Paul Sartre: “Aşk, sevdiğiniz kişinin gözlerinden kendinize bakmaktır.”

Franz Kafka: “Aşk, başkasının hayallerine saygı duymaktır.”

Mevlana: “Aşk, kendine gelmek değil, kendinden gitmektir.”


Ünlü Aşk Hikayelerinden İlhamla

Edebiyat, şiir ve aforizmalar bize aşkın ne kadar evrensel ama bir o kadar da kişisel olduğunu gösterir. Sevda, tarihin tozlu sayfalarından fırlayıp her yeni aşk hikayesinde yeniden doğar. Tıpkı bir şarkı gibi, her okuyucu onu kendi melodisine göre yorumlar.

14 Şubat Sevgililer Günü’nü, “Aşkın Tarihini Yazsak Yeniden” diyerek geçmişin ve bugünün unutulmaz aşk hikayelerine adamak ne kadar da anlamlı olurdu.

***

Değerli Yazarlarımızdan kitaplarından Aşk'a dair KENDİ SEÇTİKLERİ Alıntılar ve Hemen Hediye Edebileceğiniz Eserleri:


FATMA GÜREL

Maria, bu sevda bir çeşit hastalık. Ancak bir hastalık insanın tüm zamanını böyle esir alır. Sabahları, bir hastanın ağrılarını aynı yerde bulması gibi, sanki gözkapaklarımın altında imişsin de birden ortaya çıkmışsın gibi seninle uyanıyorum. Sonra tüm gün boyunca çalışırken, yürürken ve yeniden yatağa girerken, sen hep benim yanımda, benimle birliktesin. Ardından rüyalar başlıyor... Tabii yine seninle. (36 BAHARI-çok yakında çıkıyor)

*

Bu yüzden aradığım o olsa da, yalnızca güzel bir kızın peşinde değilim ki ben. Böyle güzel bir dünyanın peşindeyim. Onunla paylaşacağımız böyle bir zamanın... Okul yolu boyunca gördüğüm hülyalı ağaçlar, Nişantaşı’nın yüzleri kabartmalı, ince balkonlu apartmanları, yansıttıkları ışıkla şimdi nasıl gözlerimi kamaştırıyorsa, Ayla’yla olduğumda, her şey hep böyle olacak. Işıl ışıl... (HAYALLER KİTABI)



RAŞEL RAKELLA ASAL

Beni sarhoş eden bu tuhaf aşk döngüsü ve onun içindeki bilinmezlik. Buraya gelirken nasıl da çocuksu bir saflık içindeydim. İstanbul’u yakından görecek, tanıyacak ve hayatımın en inanılmaz deneyimini yaşayıp belki de bir roman kaleme alacaktım. Fakat o romanın. başkahramanı oluvereceğimi nereden bilebilirdim ki! (CARMEN HAREMDE)



Emma için aşk yaşamın anlamıdır.

(Bir Roman Kahramanı Emma Bovary-Çılgın Bir Devinimdir Yaşamak)

Hiçbir aşk da sonsuza değin yaşamayı beceremez. Hiçbir sevda ölümsüz değildir. Her terk edilişinizde öleceğinizi sandınız, yenisine dek. O zaman önce kendiniz olun. İçinizdekini keşfedin. En zoru da bu değil mi? Belki bu yüzden, kendimizi, yani hiç tanımadığımız kendimizi, anlatmak zor. (Animal Triste’i Okumak/Çılgın Bir Devinimdir Yaşamak)

İnsana özgü ne varsa yıpranır, en yıpranmaz sanılan şeyle bile –sevgi, dostluk, özlem, bağlılık, aşk… (Mavi Gitar Romanını Okumak/Çılgın Bir Devinimdir Yaşamak)

Öpüyor, öpüyor, öpüyorum… İçim eziliyor. Çok şükür sana dokunabiliyorum, sevgilim.

(DUYUYOR MUSUN, KALBİM)



Çözülmez bir bilmecedir ruhumuz diyen sen değil misin? Tıpkı bir çocuk gibi çömeldin yanıma. İçimde tarifsiz bir coşku. (VOLGA HÜZNÜ)



Tzvi, benim sevgilim, tapılası erkeğim, yakışıklım, yaşamımınım kaynağı, tek gerçeğim, muhteşem hazinem, sonsuzluğum. Aşkın ötesinde bir şeydi bu, insanın birbirini sevgide yaratması gibi bir şeydi bu… (CECILE)



Canım…canım

Öpsem, öpsem, öpsem? Biliyorum yine doyamazdım sana… (HER ŞEY BİR ESKİ ZAMAN DÜŞÜNDE ŞİMDİ)



AYDAN SELMAN "Numan, şarkı çalarken Asiye Hanım’ı ilk kez görüyormuş gibi fark etti. Onun duygularıyla, kalbiyle, ruhuyla tıpkı şarkıda anlatılanlarla benzer, yaşadıklarıyla çok acı çekmiş bir kadın olduğunu düşündü. Şimdi onun duygularını eskisinden daha farklı hissedecekti. Çünkü bu şarkıda başka bir boyutta birleşmiş gibiydi ruhları. Artık onu hep daha iyi anlayacaktı." Hafıza Ormanı / Aydan Selman


İLKER SELMAN “İnsan hayatı boyunca bir kez âşık oluyor. Eğer sen de bu kıza karşı içinde kıpırtılar hissetmişsen, bu fırsatı elinden kaçırma. Tabii aşk karşılıklı olursa anlam kazanır. Aksi takdirde üzüntüden başka bir şey getirmez.” (ÖZLEM)



ŞİRİN PARKAN küçük bir çocuk gibi uyuyordun göğsümde

bulutlar ayı bir kapıyor bir açıyordu

kayıklar kıpırtısız duruyordu suyun üzerinde

ellerim sızlıyordu saçlarının arasında

balıklar küçük küçük ısırıyordu ellerimi

balıklar kayığın altından kayıveriyordu

sen özlem oluyordun, ben seni tutamıyordum

ben seni tutamıyordum, kayıyordu balıklar oysa sen

küçük bir çocuk gibi uyuyordun göğsümde

(GÜMÜŞ GÜNEŞİN SARHOŞ KIZI)



Bütün sensin içimde

Sevdiğim

Dağ serinliği kokar boynun

Cismi eritir nefesin

Dudaklarından dudaklarıma akar

Bulutların neşesi

Bal çiçeklerinin perisi

Sensizlik

Eksik

Nefessiz

Soluksuz

Cansız

Buz tutmuş taş şehir

Buz tutmuş gök deniz

Siyah iniyor gün

Nefesime iniyor

Eziyor soluğumu

Bitmiyor

Bitmeyen ölüm gibi

Acısı

(Yıldönümü/BİR ŞEY VAR UNUTTUĞUM ÇOCUĞUM)


10


açılıyor

düşerken biz

uzun bir düşüş bu

el eleyiz

kapılar açılıyor

çiçekler açılıyor

hazneler açılıyor

rengârenk iplere

dolana dolana

düşüyoruz

ıslak

kimsesiz

(LA)


FEHMİ NARTER

Aşk

Yaşam kısa, dilek listen çok uzunsa

Vakit var mı, dokunmaya tekrar ruha,

Sökülen aşk dokunur mu, ilmik ilmik?

Deseni ve renkleri kendine spesifik.


Sevgi

Gerek yok olmaya efsane, roman

Öykü yeter, kısa ve kolay okunan

Palindromik, her yönden anlamlanan

Süslenir şiirle akrostişi sevgi olan. (FENA)



CARAME LA Haramdı aşk

Âdem’in sandığından öte

El değiştirmiyordu günah

Dalından kopardığını

Başka ele verince


(Âdem ile Havva/ŞEYTAN DİYOR Kİ ASIL BEN SANA UYDUM)



CANDAN SELMAN

“Daha önce çok âşık oldum. Yani ben hep âşığım sanıyordum. Ama hiç böyle olmamıştı. Kendimi havalanmış bir poşet gibi hissediyorum. Rüzgârın boyunduruğu altında bir o yana bir bu yana savruluyorum. İçim bir doluyor havalara uçuyorum, bir boşalıyor yerlerde sürünüyorum. Kendi ağırlığım yok, varlığıyla doluyum, yokluğuyla boş.” (NÖBET ÇİÇEĞİ)


“Bu benim hikâyem. Bu bir aşkın, bir terk edişin ve bir yalnızlığın romanı. Herkes sana kendi hikâyesini anlatacak. Ama hangi hikâye bir aşktan daha özeldir ki?” (KARAKTERSİZ)


Kül tablasının içinde yan yana uzanan Çöp Oğlan’la Kibrit Kız gülümseyerek birbirlerine baktılar. “Ayağın çok acıyor mu?” dedi Çöp Oğlan yarısı kesik Kibrit Kız’a. “Yok,” dedi “Hiç acımıyor, yanmadık ya.” “Yanıyor,” dedi Çöp Oğlan. “Kalbimiz yanıyor, neyse ki.” (Vasati 40 Çöp/GOGLİS NE DEMEK)



ÖZLEM GÜZELHARCAN

Canınızdan bir parça koptuğunda ne yaparsınız? Ben o gittiğinde iki şey yaptım. Önce sahile inip körkütük ağladım. Sonra son üç senemizin anılarıyla sarhoş olup acılarımı kustum. Gelen geçen dik dik baktı bana, umursamadım. Bir adamcağız yanıma gelip "İyi misin?" diye sordu. "Değilim abi," dedim. Başka bir şey sormadı, ne iyi adamdı. Giderken senin gibi dokundu omzuma, irkildim. (PİYANO TARLASI)



öpücüklerden bant yapıp

ağzını bağlıyorum senin

uykunda sayıklıyorsun çünkü

zihninin demirden parmaklıklarını okşuyorum

düşüncelerin yastığa bulaşıyor

sevişiyoruz

içimizde bir başka yolculuk daha başlıyor

(NAYLON SÖZLER)



ÖZGE CAN

"Sonra âșık oldum. Öyle bir așktı ki bu; Big Bang falan yalan kalır yanında. Yaşadım da biliyorum. Evreni olușturan patlama ne ki, așkla yașadığım patlama evreni yutup her șeyi yok etti. Geriye bir ben bir de o kaldı. Yeni evren düzeni sadece ikimiz için kuruldu bu kez. O milyarlarca atom birleşip, sadece ikimiz için bir

evren inșa etti, gerisi tamamen ilüzyondan ibaret." Çember Çekmece kitabından "Çember" öyküsünden alıntı.

"Seslendim. Seninleyim, bak yanındayım," dedim. "Baktığın anda göreceksin, baharı getirdim sana. Cemreler düștü. Filize durdu her șey. Köye gideriz. Çiçeklerden hangi ağaç olduğunu tahmin ederiz. Sen yine bilirsin. Ben gözünün ferinden ışık alırım, meyveye durur ruhum."

(Ona Dönüşüm/KUKLA)



EMİNE EBRU

Her ne kadar yıllar sonra hatırlandığında bir gülümseme olarak kalsa da yüzünde, sükût-u hayalden öteye gidememişti bu aşk! Çünkü zihnindeki görüntü kendisiyle birlikte büyümüş, kendisine dönüşmüştü. Artık bambaşka biriydi. (O AĞACIN ALTI)



ÖZLEM ALPÖZGEN aşkın adı gecem sanı gecem sorusunda gizli gecem taşı beni ruhundan taşayım

gözlerini sakın kapama ve kimse uyanmasın gecede kalsın her şey

 ben senin gözlerinin kapatmam sana kendimi

rüya mısın? bitme

 gerçek misin? gitme

ben senin rüyanım bitirmezsen bitmem

 her gece rüyamda olsan bıkmam senden

hiç uyanmam. gerçeğim.

 tek gerçeğimsin inandığım tek gecemsin sonsuza dek sürsün

 senle yıkanıyorum seni daha çıplak yapan gözlerim ıslak

(V GECESİ)



İDRİS KENÇ

Sabahın seherinde gözlerimi açıyorum. Kendimi güne bir kahve eşliğinde hazırlıyorum.

Yükselen güneş aralıklı perdeden içeri sızıyor ve saçılan ışıkları tüm ihtişamıyla elmacık kemiğini bir altın hazineye dönüştürüyor. Ona bir kez dokundum, teni parmaklarımın altında sıcacıktı, ne kadar canlı ve diri olduğumuzu hatırlatıyordu.

Hayatın önem ve değerini bilmeyecek gençlik çağındayız. Hangi yolu seçeceğiz ya da geleceğe dair ne düşüneceğimizi bilemiyoruz. Kalemlere kitaplara ve hayallere sarılıyoruz okul sıralarında. Geleceğin neler getirebileceğine dair tartışıyoruz çiçek açan umutlarla dolu. Birbirimize itiraf edecek medeni cesaretimiz yok; dudaklarımız korkunun ince ipiyle bağlı ama rüyalarımız birbirimizi içeriyor. İkimiz de aşkın tam manasıyla henüz bilmiyoruz, öpücüklerimiz dolaşan eller ve deneyimsiz dillerle körükleniyor ama ben onun yüz hatlarını ders kitabımdaki kelimelerden daha iyi biliyorum. İkimizde birbirimiz hakkında çok konuşamazsak da birbirimizi tanıyoruz.

(Elmacık Kemiği/GARDENIA ÇİÇEĞİ)



UFUK ACUNER


Ten

Nedir ki

*iç /

metin:


' oda'

da

gezinen

bu

yumu_

şak

tan

sevgi


titre_

mek

eki_

ni'


'yitir _

mek

te

n,

bir _

dem/

aşk'

ı'


yeşil

eldive_

n

ler

giyile_

n

bir

ev'

de

tin'



i ..!

......

ten

nedir ki ?


ÖZLEM TÜM


Çocukluğuna döndü, babasına hasret olduğu yillara. Bugün tüm ömrü gözünün önünde bir film şeridi gibi geciyordu. (KESİŞEN YOLLAR)


Dahası olmayan aşklar

Öyküdür

Dilimden dökülen kelimeler bana yabancı.

Kime bırakamazsın,Buyukanne?"

Tam anlatmaya baslayacakken tepsiyi kucağıma bırakıyor.

"Usulca,sen unuttuysan ben çoktan unuttum.... (LÂL


MÜNİRE ÖZGENCAN


Ben çocuktum o vakitler. Çevremde tanıdığım herkesin düğünü bu salonda olurdu. Bana öyle gelirdi ki dünyadaki herkes bu salonda evlenirdi.Ben de aşık olduğum kızla burada evlenecektim. Orkestra komparsitayı çalıyor, gelin ve damat pistte dans ediyor, konfetiler saçılıyor her yana. Çocuklar etrafta gürültüyle koşuşturuyorlar. Gelinin annesi bir köşede ağlıyor. Damadın annesi vakur bir edayla geziniyor. Az sonra çiftler dolduruyor pisti. Tüm kadınlar şıklık yarışında. Eltiler, görümceler. Nane likörü, badem şekeri... (Yeşil Mantolu Kız/BAŞKA DÜŞLER ZAMANI)

Geçen yıl, güz başında gördüm onu. Çamaşırhanenin orada. Zeytin hasadından az evvel. Gardiyana sordum. Maria, ismi Maria'ymış. Omuzunda kırmızı bir leke. Zeytinlerin gölgesinde kayboluyor. Güzeller güzeli Maria. Yılkı atı misali. Gem vurulmaz, ele avuca sığmaz. (Kayıp Zamanlar/BAŞKA DÜŞLER ZAMANI)




BERİL EREM

“Ne diyordum? Hah, kendimi seviyorum diyor-dum. Âşık değilim elbette, ama bence sürdürülebilir bir duygu da değil aşk. Çok içgüdüsel ve insanoğlu içgü-dülerini zamanla hayatın hızlı akışında daha bilinçli davranış ve hareketlerle ikame ediyor. Sevgi mesela. Mutlaka bilinçli bir eylem silsilesi gerektiriyor. Özen göstermek gibi. Ben o açıdan kendimle çok mutluyum. Kendime özen gösteriyorum. Uzun lafın kısası, bir yuva kurmak için de bunların yeterli olduğunu düşü-nüyorum.” (Terapi/RUHDANLIK)


İlk yaram tam bağrımın ortasına denk gelen efla-tuni bir aşkın yarasıydı.

Ademoğlunun Havva kızına en kavuşamadığı yer-de cenk ediyorduk hayatla o zamanlar. Bir tülün ar-dından gizli gizli izlerdim onu. Her gün sabah yedide, karşıdaki apartmanın kapısı iç kıyan bir gıcırtıyla açılır; o çıkar ve birkaç saniye sonra da büyük bir gürültüyle ardından kapanırdı kapı. Annemin kurulmuş bir saat gibi, bu sesi duyduğunda söylediği “Ne zaman yaptı-racaklar şu lanet kapıyı!” sözüne şaşkınlıkla dudak büker, sanki bu sesi ilk defa duyuyormuşum gibi yapıp tülü daha da aralardım. O ise apartmanın dış merdiven-lerinde bir ayağını basamaklara dayar, ayakkabısının bağcıklarını bağlardı. Beni fark etsin diye, o birkaç dakikalık zaman diliminde yüzümü pencerenin perva-zına kadar iyice yaklaştırırdım. Bakmazdı. (Lâl/RUHDANLIK)




Aşk




Aşkın Suçları



En Güzel 100 Aşk Şiiri



Carmen



Kırmızı Zambak









Gündüz Ağda Gece Barda







 
 
 

Commentaires


bottom of page